Pages

2 Ağustos 2012 Perşembe

Dünyanın En Değerli Sütü: Anne Sütü

Eğer bebeğiniz doğduktan sonra kollarınıza gelene kadar bir müddet kuvözde kalması gerekiyorsa; bu süre içinde onun için yapabileceğiniz tek şey ona anne sütü sağlamak. Kendiniz için ise yapabileceğiniz en iyi şey görüş saatlerinde hazır bulunup bebeklerinizi camdan izlemek, benden daha şanlı anneler için ise ziyaret saatinde bebeğinizle buluşmak...


Ziyarete gelen hayırlı olsun diye arayan herkes sütünüz artsın diye bir öneride bulunacaktır :) Sütünüzün artması için en önemli şeyin su tüketimi olduğu belirtilse de süt verirken deli gibi acıkıp tatlılara saldırıp, sürekli bir mide kazıntısı hali ile bol bol yiyeceksiniz. Ömrüm boyunca sade helva yemeyen ben her marka model deneyip Torku marka sade helvasında karar kılıp nasıl paket paket yiyebildim bilmiyorum :) Üstelik hep yedekli tutup biri bitmeden 2 paket daha aldırıp :) Çoğul bebek annesinin sütü de tek bebeğe göre daha çok oluyor. Fakat önem verip sağmanız lazım. Bana göre süt üretimi "boşaltıldıkça dolan bir sistem".  Havuz problemi gibi 24 saatte 7 kez dolabilecek iken 3 kere boşaltırsanız 3 kere dolar. hHr 3 saatte bir mutlaka ve mutlaka 15 dakika sütünüzü sağın. Unutmayın ki anne sütü dışında her konuda sizden başkası bebeklerinize yardımcı olabilir, anne sütü ve emzirme bebek ile anne arasındaki en özel ve kuvvetli bağ. Bebeklerin yoğun bakım süreçleri sonunda hastaneden alırken beslenmelerini biberon ile yapılması konusunda bilgi verildi. Henüz çok ufak olduklarından anne göğsünden çekip karınlarını doyuracak kadar beslenmeye güçleri yok.


Blogumu yazmaya karar vermemin en önemli nedenlerinden biri anne sütü konusudur. 

Kuvözdeki bebeğinize  sütünüzü nasıl sağıp - saklamanız gerekir:  
Hastane personeli sizden sağdığınız sütünüzü özel süt saklama poşetleri saklamanızı ve teslim etmenizi isteyecek. Burada en önemli nokta yaklaşık 100 -150 cc alan poşetleri olabildiğince az porsiyonlara bölerek saklamanız. Hemşirelerle konuşup bebeğin bir öğünde kaç cc süt aldığını öğrenin ve o kadar sütü poşetleyip hastaneye verin sütlerinizi. Bebekler özellikle ilk günlerinde her 3 saatte bir en fazla 20-30 cc içebiliyorlar. Derin dondurucudan çıkarılan süt çözülürse o öğünde tüketilmesi gerekir, 100 cc çözülürse gerisi ziyan olacaktır. Kalan süt bakteri üreteceğinden dökülür.Hastanede 100 cc paketli sütler götürmüştüm hep, bebekler 30 içiyorlardı şimdi düşünüyorum da her öğünde en az 10 cc sütüm hep ziyan oldu. Uyarılmadım, bilgi verilmedi.


Hastanede kaldığım sürede Madela nın Lactine Select modelini getirdiler ve her 3 saatte bir sağdık. İlk 2 gün sütüm neredeyse yok denecek gibiydi, sağdıkça gelmeye başladı. 4. taburcu oldum, makineyi kiralama kararı verdik. 5 ay boyunca ben işe başlayana kadar makineyi kiraladık. İşe başlayacağım zaman makine araştırmaya başladım. Benim gibi üçüz annesi olan Esra; Lansinoh Çiftli Elektrikli makinasını önerdi. Makine gerçekten iyi çekiyor ve fiyatı da gayet uygun. 3 aydır kullanıyorum çok memnunum öneririm.Bebeklerim ilk 21 gün sadece anne sütü aldılar. Öğünleri arttıkça sütüm yetmemeye başladı.  Daha doğmadan mama vermek zorunda kalacağımı bilsem de  çok üzülerek verdim. Sanki onlara kötülük yapıyormuşum gibi geldi. Ama yapacak bir şey yok gerçekten. Doktorumuz önce bize ismini yazmayacağım bir mama önerdi, mamalar hakkında bilgim olmadığından verdim. Kızımın bağırsaklarından nasıl gurul gurul ses geliyor nasıl gaz yaptı kıvrım kıvrım kıvranmaya başladı. 1 gün 2 gün 3 gün geçti ama her mama yiyişinde aynı. Sonra doktorumuz ile görüşüp Aptamile geçtik. Ohh be dedim. Mamadan kaynaklı gaz sancıları kesildi. Rahatladılar tabii ki ben de. İlk başlarda 4 öğün anne sütü bir mama, 3 anne sütü bir mama, 2 anne sütü bir mama gibi gittik.  Gece saatlerine gelen öğünlerinde bazen anne sütünü içmedikleri , ziyan olduğu zamanlar oldu. Bu gitgide artınca gündüz anne sütü gece mama vermeye başladık. Zaten 6. ayda da yavaş yavaş ek gıdaya geçtik. 


Üçüz bebekleriniz varsa anne sütü ile ilgili yaşayacağınız en büyük ikilemlerden biri emzirme ya da sağıp biberonla verme olacaktır. Büyükler bana ne kadar emzir baskısı yapsa da. Ben sütümü sağıp eşit olarak üçüne bölüp bebeklerime vermeyi tercih ettim.  İçim böyle rahat etti, az içen çok içen oldu kaygım olmadı. Adaletli olarak verdiğime inanıyorum. Bebeklerimi sütümü sağdıktan sonra emzirdim; ana öğün üzerine tatlı niyetine içtiler :)




Üçüz Annesi Önerisi:
  • Lütfen bebeğinizin her öğün içerceği süt miktarını öğrenip sütünüzü o miktarda poşetleyin
  • Süt saklama kapları yerine daha pratik ve hijyenik olan süt saklama poşetleri kullanın
  • Günde en az 3-4 litre su-sıvı tüketin
  • Her 3 saatte bir mutlaka ve mutlaka 15 dakika sütünüzü sağın.
  • Unutmayın ki anne sütü dışında her konuda sizden başkası bebeklerinize yardımcı olabilir, anne sütü ve emzirme bebek ile anne arasındaki en özel ve kuvvetli bağ.
  • İkili süt sağma makinası kullanın, böylelikle her sağmada 15 dakika kazanırsınız.
  • Lansinoh Affinity Çiftli Elektrikli Göğüs Pompası kesinlikle öneririm fiyatı da gayet uygun. (133 tl civarı)

Doğumumun Doğuşumuzun Hikayesi.. Ben Anne, Bebeklerim Dünya Yolcusu Olurken...


Geçmişe yönelik blog yazmak zormuş, hele ki 8 ay önceki hayatımın en özel gününe dönmek gerekirse. Taze taze yazmayı tercih ederdim ama o dönem bunun imkanı yoktu; hadi şimdi yazmaya başlamalıyım bakalım nasıl dökülecek elimden hikayemiz...

Hamileliğim "her an her şey olabilir" korkusuyla; hem çok uzun hem çok hızlı; bebeklerimin karnımı tekmeleyip anne biz buradayız dedikleri, içeride birbirleriyle tepişip yaşadığımız mücizeyi bana hatırlatmaları dışında tadını çıkaramadan geçti. Her ihtimali olan bu hamilelik; bebeklerin zamanında doğması, yaşaması, yaşayamaması, sağlıklarında sorun gibi  tüm olumlu ve olumsuz ihtimalleri barındırıyordu.Hani insan sevinsin mi delirsin mi  bilemeden dua ile gebelik haftasına hafta; gününe gün ekleyerek; evden doktor dışında çıkmadan sırt üstü yatarak geçen bir hamilelik. Sanki hiç hamile kalmamışım gibi özeniyorum sağlıkla, sorunsuz hamilelik geçiren anne adaylarına. Özendiğim hamile kıyafetlerim dolabımda hala giyilmeyi bekliyor. Ben evde en rahatından kıyafetlerle geçirdim hamileliği. 


İlk hamileliğimde bebeğimi 10. hafta kaybettim; hemde muayene esnasında hareket etmeyen bebeği görüp tokat gibi suratıma acı gerçek çarparak. Bebeği kaybettikten sonra bebek tebrikleri aldım, hayırlı olsun telefonları aldım. Bu süreci atlatmaya çalışırken birçok kişi ile konu ile ilgili konuşmak beni çok daha üzdü. Bu sebepten bir daha hamile kalırsam ilk 3 ay minimum kişi sayısı ile paylaşacağım demiştim. Bir de bunun üzerine üçüz hamilelik olunca hiççç kimse bilmesin bir kenarda yaşayayım dedim. Ama tabii öyle olmuyor; bin bir tembih ile paylaştığınız en yakınlarını bu güzel ve özel haberi, bin bir tembih ile yakınları ile paylaşıyor :)) Yani saklamak imkansız oldu. Ama en azından ilki kadar erken duyulmadı. Kimse bilmesin yorum yapmasın istiyordum, zaten kendi içimde bin bir düşünce ve sıkıntı ile geçirdiğim hamileliğim ile ilgili densiz yorumlar ve şakalar hiç çekilmiyordu.

18. haftama kadar çalışabildim. Ama ne çalışma ne çalışma sabah 8 de mesai başlayana kadar 6 defa kusarak. Gece 3 de başlayan kusmaların ardı arkası gelmiyordu. Öğle yemeği saatlerinde yemekhanede her türlü kokudan etkilenip aç gezerek 5,5 ayımı bitirdim. 

20. hafta itibariyle çalışmam yasaklandı be paşa paşa evde geçirdim. Annem , babam yazları memlekette geçirirler, evde olduğum bu dönemde annem gelene kadar kardeşim Aslı'cığım  geldi bizimle kaldı yardımcı oldu, bana baktı. Eylül ayında annem memleketten döndü ve artık bizimle kalmaya başladı. O gelince hamileliğimin en parlak dönemini yaşamaya başladım. Canımın çektiği yemekleri yapan, benimle dört dönen annem, hakkını ben ve pıtırcanlar nasıl ödeyeceğiz bilmem. 

Ekim ayında bebekler doğmadan önce evi boyatıp bebeklerden önce son tadilatları yapmaya karar verdik. O dönem annemlerde kaldım. Sonrasında ise doğum yapmaya karar verdiğim Medipol Hastanesi evime uzak olduğundan Kasım ayından sonra eşimle doğum olana kadar annemlerde kaldık. Sadece bebek odasının tamamlanması için evime bir kaç kez gidebildim. Günler annemin evinde günden güne büyüyerek, git gide ağırlaşarak, fiziksel sıkıntılar artıp, sadece doktor kontrollerinde dışarı çıkarak geçti. Bizler merak eden, moral vermek isteyen arkadaşlarımız gelip annemlerde gördüler, destek oldular. Bu arada sıkı bir beslenme listem vardı. Doktorum kilo konusunda çok hassastı, sadece bebekler için gerekli olan besinlerle beslendim kendime hiç kilo almadım. İlk zamanlar sadece karnımda top varmış gibi arkadan hiç belli olmuyordu hamileliğim, sonrasında önce kollar bacaklarda kocaman göbeğe dönüştü. Toplamda sadece 18,5 kilo ile hamileliğimi tamamladım.

İlk defa 33.haftamızda NST çekilmeye başlandı. Her bebek için 20 dakika toplam bir saat sırt üstü yatarak kocaman karın altında nefessiz kalarak fakat dünyanın en güzel sesini bebeklerimin kalp atış seslerini dinleyerek geçti. Zordu ama güzeldi. Tek bebeğe hamile olup pıtır pıtır inip çıkan şıkıdık elbiselerle çizmelerle gelen hamile anneleri görünce bir de kendi 45 numara ayaklarıma ve seçtiğim olabileceğim en rahat kıyafetlerin şıklığına bakıyordum :) Hastanedeki ebeler üçüz olduğunu duyup halimi görünce hep yardımcı olmaya çalışıyorlardı. Hatta doğum yaptığımın ertesi günü toplanıp beni ziyarete geldiler :) yılın annesi seçmişler...

Doktor kontrolüne en son 3 aralık Cumartesi günü gittim. Ama nasıl karnım burnumda, nasıl ağırım, nasıl oturmak zor, nasıl... Hastane kalabalık NST sırası için tam 1 saat beklettiler. Hiç olmayan sancım oturdukca artmaya başladı. kötüleştim, NSt de de ağrılar görüldü. Açılma olmadığından evimize döndük. Doktorumuzla anestezi yönetimini konuştuk ben Epidural anestezi ile doğum istiyordum bebeklerin ilk anını göreyim diye. 12 Aralık gününe mutabık kaldık. Suite oda için rezervasyon yaptırdık, doğum fotoğrafçısına haber verdik. Ve günleri saymaya başladık. 

33 haftamız bittiğinden beri iyice ağırlaşmıştım, bebekler artık iyice aşağı indiler, kasıklarımda ağırlıklarını ve hareketlerini hissediyordum 20 dakikada bir tuvalete çıkar oldum. Hatta tuvaletten çıkamaz olmuştum. Belimden aşağısı ödem tuttu 45 numara ayaklar kocaman bacaklarım oldu, ödemler öyle ağrı vermeye başladı ki. Yatmalar kalkmalar çok zorlaştı. Pazar gecesi ağrılarım arttı ama normaldir çocuklar büyüdüler dedim endişe etmemeye çalıştım. Pazartesi günü karnım sertleşti. Çocukların hareketleri yavaşladı ama hiç hareketsiz olmadıklarından dedim büyüdüler yerleri kalmadı herhalde. Pazartesi akşam eşime dedim elini koydu yok hareket var dedi hadi endişeye vermedik. 06 Aralık Salı günü oldu. Karnımın şekli iki yana topaklı yamuk bir hal aldı. Kasıklarım çok ağrıyor. Hareketler de aynı yavaş. 3 e kadar bekledim. Eşimi aradım gel de bir kontrole gidelim diye. Bu arada doğum için 12 Aralık planladığımızdan hastaneye gidip anestezi vs işlemleri için kan vermemiz lazımdı.  4 gibi hastanede olduk. Ultrasona alındık çok şükür bebekler iyi ama alttan muayenede 1 cm açık çıktı. Doktorum " Sultan'cım seni hastaneye yatırıp, 12 Aralık'a kadarmüşehadeye alalım, bu arada ciğer geliştirici iğneyi de yapalım dedi. Ben doğumun başladığını, doğum yapacağımı anlamadım, fark edemedim. Tamam dedim, ne bilirdim bizimkiler gelme niyetine girmişler :)

 Odaya geçtik NST çekilmeye devam etti. Saat bu arada neredeyse 7 oldu ve bana bir sancı geldi ki belim ikiye ayrılıyor gibi, kasıklarımdaki ağrı şiddetlendi, bu zamana kadar hiç yaşamadığım bu ağrılar doğum sancılarıydı. Doktorumu çağırdılar hemen rahim ağzı iyice açılmış, bebeğin kafası sıkışmış hemen alacağız dedi. Oda başıma yıkıldı. 

Ağlıyorum da ağlıyorum doğmasınlar daha çok erken diye.  Hani sadece kontrol altında kalacaktım da 12 Aralık'ta doğacaklardı. Birkaç gün daha kalmaları için elimden ne gelse yapardım ama maalesef doğum vakti gelmiş. Doktorumuz "artık yapabilecek bir şey yok bebeğin hayatını tehlikeye atıyoruz" deyince yapacak bir şey olmadığını anladım. Ebeler moral veriyorlar 33+4 olmuşsun üçüz için gayet iyi bir zaman üzülme diye. Ne kadar zor durumdayım, onların sağlığı için doğmasınlar isterken, onların sağlığını tehlikeye atma durumu var.

Tolga'nın Top 10 diye isimlendirdiği; aklıma gelen ilk kişileri aradım hemen, network kuruldu, doğum haberi verildi.Ben doğuma girerken yavaş yavaş hastaneye yakınlarımız gelmeye başladı.  Aslı'mın (kardeşim) üniversitede sınav haftasıydı, aradım Aslıcık yarın sınavın var mı dedim, yok abla dedi, peki işin var mı dedim yok dedi sonrasında hiaaaaaaaaaa diye ağlayarak ben doğuma giriyorum gelll dedim. Yavrum alel acele Bursa terminaline ışınlanarak gece 12 gibi hastanede oldu. Aslıcık hepimiz seni seviyoruz. 

Bu arada doğum fotoğrafçısını aradık 8 de sezeryana giriyoruz yetişin diye, Nazan Hanım hemen yola çıktı yetişti bize. Ben sezaryan için hazırlanırken yavaş yavaş hastane dolmaya başladı. Ben epidural yaptırsam mı diye düşünüyordum, ama öyle acil alındık ki, öyle korkarak titreyerek  doğuma girdim ki hiç sorulmadı bile direk genel anestezi oldum. Zaten o durumda epidural yapalım deseler ben yalvarırdım genel olsun diye. Çenelerim birbirine vura vura, korkudan ağlaya ağlaya, aklıma ne gelirse okuya okuya ameliyathanede son hızla yapılan hazırlıkları izledim. Narkoz sonrası uyanacağım yeni hayatımda minik bebeklerimin hepsinin benimle  sağlıkla, hayal ettiğimiz, dilediğimiz, dua ettiğimiz gibi beraber olalım diye dualar ettim..


Ve derin uykumdan uzaktan gelen yüksek bir erkek sesi ile uyandım; "nefes al nefes al" niye ki ben derdeyim; aa doğuma giriyordum en son, ama çok canım yanıyor acıdan nefes alamıyorum ki, karnım, karnım çok acıyor, nefes almak çok zor  hala korkuyorum çenelerim birbirine vuruyor. 

Hayatımda hiç bu kadar canımın yandığını acı duyduğumu hatırlamıyorum. Karnımda tarif edemeyeceğim kadar derim bir acı, acıdan nefesim kesiliyor  Konuşmak çok zor ama anneliğimin ilk anlarında "Bebeklerim nerede" "kuvöze girdiler mi" diye dökülüyor kelimeler ağzımdan. Kuvöze girmişler, yalnızlar orda, ... Bensiz ne yapıyorlar acaba...

Hepsinin iyi olduğunu söylediler ve bebeklerim 33+4 de:
1. Numara Ömer Eymen – 2320 gr    -  06 Aralık 20:18
2. Numara Elif  Tanem -   2280 gr    -  06 Aralık 20:19
3. Numara  Emir  Mert -  1750         -  06 Aralık 20:20 gr doğdular.


Saat 22:30 gibi beni odama çıkarabildiler. O acıdan rengim bembeyazdı. Odada herkes beni bekliyordu. Annem babam, abim, dayımlar, teyzemler, Selvi, Menşure Teyze, Duygu, Emine, İpek, Altuğ-Yeliz, Uğur-Kadriye Şirin-Serdar, Ayfer Teyzem, Gökhan-Şeyma, Nejla Teyze- Ali Amca, Seyhan. Herkes mutlu, yoğun bakıma girerken bebekleri kapıda görebilmişler. Selvi ağlayarak "Sultan çok güzeller çokk" diyor. Ben yarı kendimde yarı baygın.  Ohh diyorum çok şükür güzeller :) 

O gece sabaha kadar gözlerimi kırpmadım. 2 kat aşağıda yoğun bakım denen odada hemşireler tarafından yoğun bakımları yapılan 3 tane minik bebek vardı artık henüz annesinin kollarına gelip kokusunu alamamış.. Annesi nasıl uyusun daha seslerini bile duyamadan... Bende girdim facebooka duyurdum sosyal medyaya:

"Minik üçüzlerimiz Ömer & Elif & Emir bugün dünyaya gözlerini actılar. Bu mutlu haberi siz dostlarimizla paylaşıyoruz. Koşuyolu, Medipol Hastanesindeyiz."

Anneydim artık ben ciğeri üçe bölünmüş, bebeklerine  günlerce yoğun bakımda cam kenarlarından bakıp, kokularını içine çekmek için bekleyecek olan...
Bebeklerimle kavuşma anımız ve yoğun bakım dönemimiz bir sonraki yazıda ...

Üçüz Annesinin Önerisi:
  • En geç 29 , 30 hafta itibariyle çantanız ve siz hazır bir şekilde bekleyin :)
  • Doğuma  acil girmeniz halinde kimlere haber vereceksiniz önceden belirleyip yakınlarınıza liste verin :)
  • "Hastane çantası" yazımda belirttiğim çantanızda olması gerekenler kontrol edin

Bebek Yıkama :)

Elif ile Ömer 11. gün; Emir'ciğim 16. gününde kuvözden çıkıp eve gelebildiler.
Hastanede bebekleri vermeden önce bebek bakım eğitimi verdiler ve göbekleri düşmeden önce bebekleri yıkamayın dediler. Gel gelelim ki 30-31 derece evde bebekler 3.gün kokmaya başladı :)

Ömer ile Emir'in göbekleri Ömer evde, Emir kuvözde iken aynı gün düştü. Ayrı olsalarda kardeşlerin göbekleri aynı gün düşünce çok duygulanmıştım. Elif  Tanem Hanım efendinin ise 18. günü gördük. Akşam altını açarken bir baktım göbek düşmüş, haydi geçmiş olsun :)

Neyse Ömer tamam da Elif'i göbeği düşmeden yıkamaya başladık. Kıyafetleri peteğin üzerine dizildi, battaniye, havlusu, havlunun içinin tülbenti, şapka, tulum , eldiven, iç body,çorap,alt içliği. Bebekler üşümesin diye 1-2 dakikada alel acele yıkayıp alel acele giydirdik.

Bebekler doğduklarından beri her gün mutlaka yıkandılar. Kar, kış, fırtına, soğuk, demedik  hiç aksatmadan mutlaka yıkadık. Bebekleri yıkayıp onların rahatladıklarını görünce biz onlardan çok rahatladık. Ah bir de tertemiz kıyafetlerini giyip mis gibi kokularını içe çekmek var ya her şeye değer bu dünyada.

Ömercik Yıkanırken
Bebekleri file ile yıkamayı tercih ettik. Aman bebek düştü, elimizden kaydı derdi yok. Tamam vücudu ayakları suya değmiyor ama zaten el kadar bebeği suyun içine bırakamıyorsun ki apar topar iki dakikada yıkayıp, giydiridiyorsun üşümesin diye. Zamanla ben de alıştım. 3. aylarında kendim de çok sıkışırsam yıkayabiliyordum . Ama yorucu olan bebekleri yıkamak değilde 3 bebek için 3 kova suyu önce odalarına taşı, sonra yıkandıkları suyu banyoya taşı, taşıma işi yordu bizi. Ben ameliyatlı sezaryenin sıkıntıları devam ediyor, annemin kolu malum hassas, o bana ben ona kıyamaz taşıdık durduk.

Bebekler 5-6 aylıkken Duygu ziyaretimize geldi, artık bebeğini banyoda duşda yıkadığını söyledi. Bizde deneyelim dedik. Biri kuvetin içinde bebeği yıkarken biri suyu tutuyor. Yıkama bitince 2. yardımcı oyuncu bebeği kapıp giydirmeye götürüyor o arada içerideki yıkamacı 2. bebeği yıkıyor :) Böylelikle su taşı derdimiz bitti daha hızlı yıkadık bebekleri.

Havalar düzeldikçe bebekleri yıkama telaşımıza biraz da keyif eklendi. Işık hızında soyma -yıkama ve giydirmemize gerek kalmadı. Daha rahat yavaş yavaş keyifle yıkamaya başladık bebekleri.

6. ay kontrolümüzde doktorumuz OK BABY Flipper Evol Banyo Oturağını önerdi. Kimseye ihtiyacın olmadan ve üzerin ıslanmadan rahatlıkla yıkarsınız dedi. Ben de bu yıkamam aparatını almak için önce indirime girmesini bekledim, baktım girmiyor yaz ayları bizim duş seans sayısı arttı hemen aldım. 


Emircik OK BABY oturağında yıkanırken
Çocukları bu sıcaklarda her gün, hatta çoğu zaman günde 2 defa yıkıyoruz. Ek gıdalara geçmiş olmamız münasebetiyle ekstra mutlaka ihtiyacımız oluyor. Zaten bu sıcaklarda yıka iki saat sonra yine aynı. Oturak sayesinde  ikinci kişiye de ihtiyaç olmuyor. Ohh mis gibi yıkayıp milli formamız olan çıt çıtlı bodimizi giyinip güne devam ediyoruz :)

Dün akşam bebekleri sıra ile yıkıyordum, 3.bitince bir ohh çekip; beşiz de olabilirdi çok şükür üçüz diye geçirdim içimden :) Neymiş üçüz anneliği bardağın hep dolu tarafını görmekmiş.

Üçüz Annesinin Önerisi:
  • Bebek banyo küveti ve filesi
  • 6. aydan sonra OK BABY Flipper Evol Banyo Oturağı
  • Arzum bebek banyo termometresi
  • Bubchen Banyo Süngeri
  • İlk haftalarda yıkamak için sünger yerine ince, yumuşak tülbent

Hamilelikte Grip Aşısı

Çalıştığım firma her yıl Eylül - Ekim ayında çalışanlarına grip aşısı olma imkanı sunar.Geçen yıl duyuru geldiğinde bebeklere 25 haftalık hamileydim. Kadın doğum doktoruma danıştım önerdiğini söyledi. Hem hamilelikte hem sonrasında lohusalık döneminde vücut dirençsizken de koruyucu olması açısından önemliymiş. Aşıyı yaptırdım ve kış boyu hiç hasta olmadım, belirtmek isterim :) 
Üçüz Annesinin Önerisi: Hamilelikte grip aşısı yapılması önerilirse hemen reddetmeyin bir düşünün.

İsim Seçimi


Nedendir bilmem ama erkek çocuklarında Yiğit, Mert, Bora, Yağız gibi gücü çağrıştıran sıfat ağırlıklı isimleri seviyorum, seviyordum, yıllarca sevdim ama benim oğlanların isimleri farklı oldu :)

Çift isimleri seviyorum. Tamam zor olur, tamam birinci isimle çağırırlar ikincisi olur tamam burası Türkiye ama daha ortada hiç çocuk mevzuumuz yokken bebeğimiz olursa  iki isim koyarız diye karar vermiştik. Ayrıca daha karizmatik olduğu da kesin. Üçüz bebek olunca 6 isim bulmak demek oldu bu :) Altı isim bulmakta hiç sorun yaşamadık daha da gerekse bulurduk :)

Üçüzlerin o soğuk hastane odasında bize ultrason ekranından sürprizzzz diye bağırdıkları gün hastaneden dönerken; üç bebekli hayat nasıl olur,olacaktır diyerek heyecanla hayaller kurduk da kurduk. İçlerinden biri erkek olursa Ömer olsun dedi babası, adaletli, güçlü olsun bunu isminden alsın diye. 

Bebeklerden birinin ismini belirledik de bundan sonrasında ben isim sitelerinde bakınıp durdum listeler hazırladım bir türlü beğendiremedim babalarına. O isim tikican, bu isim light, öbürü şöyle derken diğer ikisi kaldı. Kız olursa Elif  olsun istedi yine babaları :) 

Dedim ki herkes Elif, çok Elif var başka isim bulalım. Ama çok istedi kıramadık, kızımızın ilk ismi de belli oldu. En sona kaldı bir erkek. Ömer - Elif tamam. Bir akşam yine isim listesi ile geldim eve. Emir'i okuyunca a bak iyi dedi Emir -Ömerle de Elif le de uyumlu. Heh çok teşekkürler en sonunda babamız bir ismi beğendi :)  İlk 3 ismi tamamlamış olduk :) 

Ömer'in ikinci ismi Eymen'i de yine isim listesinden bulduk. Ama Elif ve Emir'in ikinci isimlerini doğana kadar karar veremedik.

Elif'e ikinci isim Ela yada Aylin düşünüyordum ama Ela ile Elif çok benzer Aylin'i de sevemedi bir türlü babaları. Hastanede birden aklıma "Tanem" ismi geldi, Elif'in ikinci adı Tanem mi olsa dedim, odadaki herkes çok beğendi. Gerçekten de çok güzel oldu "Elif Tanem" ismi. 

5. ayda renkli ultrason çekiminde doktorumuz; karındaki pozisyonlarına göre ilk doğacak bebeğin erkek olduğunu söyledi ve sordu adı ne olacak diye ; babalarıyla göz göze gelip aynı anda "Ömer" dedik. İlk Ömer ismine karar verdiğimizden ilk bebek Ömer oldu. Kız zaten tekti, en son doğan bebeğim de Emir'im oldu.

Doğumun ertesi günü babaları nüfus cüzdanlarını çıkartmaya gidecekti. Emir'imin de ikinci adını hadi Mert olsun dedim. Mert'im oldu. Emir Mert'im mert oğlum benim.

Ama kızın ikinci ismi konusu  amman ne büyük sorun ne büyük. O ismi bu ismi beğenmeyen babası, en sonunda odada ranstgele bulduğumuz "Tanem" adına onay verdi. Hepimizin gönlüne yattı Tanem ismi.

07 Aralık Çarşamba günü taze bir baba elinde doğum evraklarıyla 3 bebeğine nüfus cüzdanı çıkartıyordu; elindeki ufak kağıdı menmure hanıma verip isimleri bunlar diyordu:

Ömer Eymen 
Elif Tanem
Emir Mert...

Üçüz Bebek Annesinin Göbüşünde Büyürken


Çatlak Kremi, Bebek Yağı, Vazelin...
Süreç bende aynen böyle işledi, önce her normal anne adayı gibi, güzel güzel çatlak kremi araştırıp Mustela aldım. Aman da aman çatlamayayım rahat rahat geçireyim diye :)
18. haftaya kadar hamileliğim tek bebek karnından farksızdı. Normal normal güzel güzel büyüdük. Sanırım bebeklerin organların ve vücudunun oluşuma aşamasında olduğundan tek bebekten çok farkım yoktu; 18 hafta itibariyle çok hızlı büyümeye başladık. Mustela o haftaya kadar iyiydi ama sonrasında gerilmeler rahatsız etmeye başladı. Ben elimde bebek yağı günde 3 öğün yağlanmaya başladım ancak biraz rahatlayabiliyordum. Bu dönemde çatlaklarım hemen olmadı. 25. haftadan sonra hızla büyüyen karnım yavaş yavaş çatladı. 

Hamileliğimi ilk öğrendiğimde googledan üçüz hamile anne fotoğrafları araştırmıştım . Çok yoktu ama bulduğum bir tanesini de hiç bulmamışçasına yok saydım, görmezden geldim. O ne büyük karın öyle. He birde doğum sonrasını koymuş; aynen sönmüş balon. İnsanın bebeklerin sağlıklarının stresi yanında bir de böyle mi olacağım kaygısı binerse altından kalkılamayacağını bilerek Allah'ım sen büyüksün bakalım biz neler göreceğiz deyip bıraktım kendimi suyun akışına :) Hadi bakalım Bismilllah...

28-29 hafta itibariyle bebek yağı da kar etmedi. Büyüdükçe ciddi ağrılarım olmaya başladı. Kaşınma ya da acıma değil, bildiğimiz ağrı. İnsanın dersinin ağrıması öyle kötü ki. Doktorumuz vazelin işe yarayabilir dedi. Kutu kutu vazelin bitirdim biraz iyi geliyordu. Doğumdan önce 33+2 ike NST sırası bekliyordum, yanımda oturan meraklı ve benle konuşmazsa az kalsın bayılacak olan teyze en sonunda dayanamadı kızım sen doğuma mı geldin dedi, yok dedim tek bebek değil benimki, üçüzü genelde dillendirmiyordum. Üçüz anne adayına uzaylı muamelesi yapılıp hemen " ay nasıl bakacaksınızzz?""" sorusu geldiğinden. Teyze bir ohh çekip, ben demiştim bu normal değil diye bak ikizmiş dedi. Mutlu mesut gününe devam etti.

Kocaman karın kan akışını etkilediğinden bacaklarım ayakların o kadar şişti o kadar şişti ki, hani biri dese inanmam. Zaten yerimden kalkamadan tüm gün yattığımdan hareketsizlik de eklendi. Ne ayakkabı vardı ayağıma olan ne çorap. Nefes darlığı ve bileğimde sinir sıkışması da başladı. Atelli bileklik takmazsan ağrısından duramıyordum. Geceleri elimin ağrısında uyuyamadım, bileklik biraz iyi geliyordu ama ilaç da alamadığımdan çok sıkıntı yaptı.

Hamileliğimdeki bir diğer sıkıntılar
Kalbin hızlı çalışması ve 4 can için kan dolaşımı  nedeniyle ani burun kanamalarımdı.  Ama ne kanamalar, öyle böyle değil. Gece uyurken (uyumaya çalışırken) birden kanama başlıyordu, yada gündüz otururken. Sinir bozucu, üzüntü verici ama yapacak bir bir şey yok dedi doktorumuz.

Sağ elimde sinir sıkışması oldu, özellikle geceleri ağrıdan uyuyamadım, sabahladım. 
Sinir sıkışması doğumun erkesi günü kayboldu. Ama o kocaman ayaklarımın şişliğinin inmesi neredeyse 2 haftayı buldu.

15+3 haftalık hamileyken

16+5 haftalık hamileyken

20+3 haftalık hamileyken

24+1 haftalık hamileyken

25+6 haftalık hamileyken

29+5 haftalık hamileyken

32+5 haftalık hamileyken, şekerleri hazırlıyoruz
33+3 doğumdan bir gün önce
                                     Üçüz Annesinin Önerisi:
  • Mustela ya da Lierac Çatlak Kremi
  • Bebek yağı, vazelin krem
  • O kocaman göbüşü böl bol sevin, konuşun, dokunun,size verdikleri tekme yanıtlarını hissedin; sık sık fotoğraf çektirin sonradan çok özleniyor, özlüyorum.

Emzik Konusu, Önemli Konu!

Okuduğum forumlarda deneyimli anneler; bebeklere farklı model emzik alıp beğendiğini emene kadar deneyin diyordu. Ben de bebekler doğmadan önce silikon, kauçuk, kiraz, yassı, damla, damaklı model aldım. Yine her zamanki gibi Ebru'ya sordum hangisi iyi diye. Aventin yassı silikon emziğini önerdi. 

Hastanede bebeklerin kuvözdekaldığı dönemde emzik veriyorlardı. İlk başlarda idealist anne emzik vermeyeyim de damak yapıları bozulmasın dişleri yamuk çıkmasın diye düşündüm. Etrafımdaki bebeği hiç emzik emmeiş annelerin "hiç emzik almadı veremedik versek rahatlardık "yakınmalarını da hiç anlamadım. Çünkü bebek emziği atıyor başlıyor ağlamaya gel bana  emziği geri ver. O atsın sen ver defalarca defalarca olunca bunun düşmeyenini icat etmediler mi daha bu uzay ağında diye Norveçli bilim adamlarına sitemlerimi gönderdim. Bir diğer konuda evdeki 10 adet emziğin biz arayınca bir tanesinin bile olmaması. Yahu nereye gidiyor o kadar  emzik bilmiyorum.  Streil mevzusu da var; neredeyse her kullanımda steril edip verdik. İlk başta birbirlerininkini karıştırmıyordum ama onun sonu yok kim ağlıyorsa hangi meme boştaysa veriyoruz. 
Bugün 7 ay 3 haftalık olduk. Emziği sürekli emmiyorlar emdirmiyoruz. Sadece uykuya dalarken istiyorlar.  Sallanarak ve  emzik  ile uyumaya alışkınlar. Her şey iyi giderken Emir emziği bıraktı. 4 aylık gibiyken parmak emmeye geçti. Emziği almıyor. Uykuya geçerken ağlamaya başlayıp yüzünde gezdirdiği parmağını şip diye bulunca tam bir susturucu gibi uykuya geçiyor.Doktorumuz bebeğimizin özgür seçimi olduğunu ve engellemememiz gerektiğini söyledi bakalım ne kadar sürecek.

Üçüz Annesinin Önerisi:
  • Philips Avent Yassı Silikon Emzik

Doğum Fotoğrafçımız Nazan Erden


İnsan bir şeyi çok isterse onunla imtihan olurmuş derler...
Benim görüşüm; insan bir şeyi çok istiyorsa gerçekleşene kadar umut etmekten dua etmekten usanmamalı. Olmaz diye bir şey yokmuş. Hayatımda en çok istediğim şey anne olmaktı, sonrasında dilediğim bir iki konu daha vardı ama onlarda ümitsizdim hiç değişmez öyle gider sanırdım. Meğersem olmaz olmazmış.. Herşey olurmuş... Şaşarak izlermiş insan hayat denen filmini... İşte bu film geçip giderken arada çekilmiş bir kaç film karesi insana hatıra kalırmış...

Dileğiniz gerçekleşene kadar uzun vakit geçerse işte o zamanı hayaller besliyor. Öyle olursa böyle olur, o olursa bunu yaparım gibi. Doğum fotoğrafçılığını ilk evlendiğim yıl duymuştum. Çok beğenmekle beraber bu zamana kadar nasıl kimsenin aklına gelmedi diye de düşünmedim değil. Yıllar yıllar geçtikçe fotoğrafçı sayısı da arttı, fotoğraf çektirip paylaşan arkadaşlarımın sayısı da. Benim gibi media meraklısı fotoğraf çekme çektirmeyi seven biri için nasıl önemli olduğunu yazmama gerek yok sanırım.

Hamileliğimde doğum fotoğrafçıları ile yazışıp paket fiyatları ve içeriklerini öğrendim teklif aldım. Üçüz bebek beklediğimi söyleyince kötü sürprizler olabilir diye çekmeyi önermeyen fotoğrafçılar oldu, kötü deneyimleri olan oldu, nasıl olur bilemem diye oldu çok net olmadı kaldı.

Sonra hastanede öğrendim ki Medipol Hastanesi doğum fotoğrafçısı olarak sadece Nazan Erden ile anlaşma yapmış ve sadece ona izin veriyor. NST çekiminde yardımcı bayan çekilen fotoğrafları gösterdi broşürü verdi. Nazan Hanım'ı aradım, uzun uzun konuştuk. Onun da üçüz olduğu için endişeleri vardı ama doğum için önceden öngörülen 12 Aralık'a randevu aldık. 

06 Aralık akşamı ben kontrol için doktora gidip aniden sancılanıp apar topar sezeryana girerken; illada doğmasınlar bir kaç gün kalsınlar diye hüngür hüngür ağlarken; Doğum fotoğrafçısını çağıracak mıyız diye sorulunca doğum sancıları, korku, moral bozukluğum ile istemiyorum dedim ağlayarak. Nerdeee istemiyorum; fotoğrafçı olsun diye nasıl can attığımı sonra ne kadar üzüleceğimi biliyorlardı bizimkiler. Ameliyata giderken tam odadan çıkışta yetişti bize Nazan Hanım. Hazırlanış anını, asansörle gidişmi veee Ömer & Elif & Emir'imin doğum anlarını çok güzel çekti bizim için. Hayatımızın en özel günü fotoğrafladı. Ben ameliyathanedeyken bebeklerin kuvöz ile yoğun bakım katına gidişini, o arada tüm dostlarımızın toplanış onları izleyişini; annemin, babamın, kardeşimin, abimin, dostlarımızın ilk defa bebekleri gördüğü anı, annemin gözyaşları içinde ağlayışını, benim kireç gibi bem beyaz renkte odaya dönüş anımı ve bekleyen dostlarla buluşma anımızı fotoğrafladı. 
Bebekler; ben hiç göremeden  direk kuvöze girdiklerinden ertesi gün Nazan Hanım'ı arayıp; fotoğrafları getirseniz de bebekleri görebilsem dedim. CD yapıp getirdi. Bu sayede ben de miniklerimi ilk kez hastane odasında bilgisayar ekranında görebildim :) Selvi demişti çok güzeller diye... Çok güzellermiş gerçektende.
Normalde paket içindeki ertesi gün hastane çekimi için ise bebekler yoğun bakımdan çıkıp, 1 aylık olduklarında doktor muayenesi sonrası evimize gelip çekti. Öyle güzel ve özel pozlar oldu ki. Çok güzel hatıra bu beşimiz için de.

Nazan Hanım gerçekten işini çok titiz yapan biri. Empati sahibi, her şeyden önce anne. Onun tarafından fotoğraflanmak da bizim için güzel bir şans oldu. Teşekkür ederiz Nazan Erden...

Üçüz Annesinin Önerisi:
  • Nazan ERDEN http://nazanerden.com/