Pages

7 Aralık 2015 Pazartesi

4 Yaş Bittti, 5. Yaşa Bastık....

Soğuk bir Aralık günü, hava kapalı, hava sıkıntılı, benim ruhum havadan kapalı...

Lohusayım, 18 günlük. Ömer ile Elif 11. gün çıkmış kuvözden; 2300 er gram doğmuş ele gelen bebekler, 7 gün iki bebek ile gece gündür hiç de fena geçmemiş ve hastaneden güzel haber geliyor; kardeşleri de hastaneden eve gelmek için hazır. 1 haftadır yalnız kaldığı kuvözden evine, kardeşlerinin yanına gelecek. Emir'i almak için hastaneye gittim, tüm işlemler tamamlandı evimize geldik. Oldum mu 3 bebek annesi, 3minik bebek üstelik biri çok minik...


Sandalyede Emir'imi emziriyorum. Annem ve teyzem konuşuyorlar; "ah bir kırkları çıksa ele gelirler, 2 ay olsa ooo baya toparlarlar, hele bir kış bitip Nisan olsa en zor biter..." 

Nisan mı diyorum içimden ne nisanı, 
4 ay var daha, 
4 ay geçer mi, ?
Geçmez, 
Koca 4 ay biter mi, bitmez...
Diyen bendim...
Bugün 4. yaşımız bitiyor...
Hani bitmezdi o koca 4 ay...
Bitmiş...
Onunla beraber, 
4 Ay, 1. yaş, 2. yaş, evliliğimiz, 3. Yaş,  4. yaş hepsi bitmiş...


Bugün nostalji günüm eski fotoğrafları gezdim. En çok 7-8 aylık hallerine burnum sızladı. Özledim... Fotoğraflarda, videolardaki kadın sanki ben değilmişim gibi özendim, kıskandım...
Keşke dedim dönsem eskiye daha çok öpsem daha çok koklasam, daha çok oynasam...
Ama hem çalışan anne, hem üç bebe işler güçler bitmedi. 
Bu arada biliyorum ilerde bugünleri özlemle yazacağım " keşke" diye başlayacağım cümleler kuracağım. Zira ben de insanım :)
Elimdeyken elimdekinin, yaşarken anın değerini bilemeyebilirim.
Ha bu arada ben de yorulabilir, kırılabilir, üzülebilirim... 
En zor zamanlarda susar ve içimden bağırırım... 
Melek miyim? Değilim, ama kimsenin mutsuzluğu beni mutlu etmez.
Etrafımdakilerin mutluluğu iki güzel sözü, bir iltifatı, ooo havalara uçurur...
Bardağın boş tarafını görmekten hayır göreni görmediğimden dolusunu severim.

"Bir anne için doğumdan sonra kendi bedeni dışında başka bir bedende yaşayan parçasıdır evlat; ömür boyu kaybetmekten korktuğu ve başına hep güzellikler gelmesi için dua ettiği." diye yazmıştım bir yazımda. Hem de can parçasıdır, can içidir, ufacık sihirli elleri vardır o canların. İşte o minik eller kendileri büyürken büyütürler annelerini aslında... Kapalı gözlerim varmış anne olunca açılan, neler yapabilirmişim neler, annelik görevimse eğer.


Çocuklardan önceki hayatımı hiç yaşamamış gibiyim; çocuklardan sonraysa unutamayacağım kadar büyük heyecanlar, korkular, hüzün, sevinç, ağır hayal kırıklıkları büyük yaşam mutlulukları yaşadım, bir kez dünya başıma yıkıldıysa onlarca kez dünyalar benim oldu. En kötü günlerden onların ellerini tutarak çıktım, biliyorum ki mutsuz anne demek, mutsuz çocuk demekti. Çocukluğumda beni en çok annemin üzüldüğünü görmek üzerdi.  Çocuklarımı üzmeyeceğim dedim. Ağlanacak günlerdi ben gülmeyi mutlu çocuk yetiştirmeyi seçtim.  Boşanmış bir anne, onların da boşanmış aile çocukları olmalarını istemezdim. Sırf ben istemiyorum diye bu gerçeği değiştiremiyorsam, konunun değiştirebileceğim etkilerinde ısrarcı olurum bende. Yetebildiğim kadar, yettirebildiğim kadar. 

Evimiz pek şenli, her günde bir curcuna, bir olay. Yahu bir de tatlılar, bir de lokum…
Espri yapıyor, komplo kuruyor, işlerine gelirse birlik oluyorlar. Her gün gülecek bir konu var. Okulda öğrendiklerini, arkadaşlarıyla yaşadıklarını, şikayetleri, memnuniyetleri, merak ettikleri, istekleri, bitmiyor... 
Ne güzelmiş 4 yaş, üçü de yanımda arkadaş.  Üstelik dışarı çıkmak içi kimseye ihtiyacımız yok, dördümüz arabamıza binip istediğimiz yere gidebiliyoruz. Markete gidebiliyor, bazen  ağlamadan çıkabiliyoruz :o)

İlk aylar ve yaşlardaki yaşadıklarımızla bugünümüz kıyaslanamaz bile.


Velhasıl zaman geçiyor.  


Büyüyorlar, büyüyorum…


4 olmuşlar, “ne arada” bilmiyorum…


Sultan Gedik

6,12,2015 Istanbul

2 Aralık 2015 Çarşamba

Prematüre annesi olan her kadına sonsuz saygıyla...


Güle oynaya girmezsiniz doğuma, gözünde yaş, içinde korku, dilinde dua ile gidersin, 
Gözlerinin kaparken en kötü ihtimal de olabilir, hayal edemeyeceğin kadar güzeli de...
Doğum sonrası karnın ve kucağın boş dönersin yatağına...
Yan odadan gelen bebek sesleri iki kat aşağıdaki yoğun bakım odasındaki bebeklerini hatırlatır.
O soğuk odalarda nasıl da yalnızlar, aynı senin odanda yalnız olduğun gibi...
Göremezsin,öpemezsin,koklayamazsın, hatta kime benziyor, yüzü nasıl bilemezsin. 
Hemşirelere özenir, kıskanırsın, en değerli emanetine iyi baksınlar diye minnet edersinn...
Lohusalık nedir bilemezsin, ne lohusa yatağın olur, ne yatacak durumun...
Tarifsiz sezaryan acısı ile yoğun bakım camlarından bebek izlereyrek geçer günlerin. 
Yanında olmayan bebeklerin için yapabileceğin tek şey olan süt sağmak olur.
Alarm kurar saatini geçirmez sağar, sütün artsın diye ne duyarsan yersin...
Dünyanın en güzel mücevherini izler gibi izlersin camdan kuvözdeki bebeklerini...
Karnındayken ettiğin dualar kuvözde izlerken devam eder yavrunların için.
İşte böyle geçer günlerin,
Bilrsin ki sen ümidini yitirirsen kara olur günler, 
Sen ümitsiz olursan oyun biter... 
Gelecekteki güzel günlerin hayaliyle her gün, her saat, her dakikanın bedeli ödeyerek,
Pamuklarda büyütürsün küçük savaşçılarını,
Çünkü sen prematüre annesisin,
Çünkü ben Prematüre annesiyim. 
Prematüre annesi olan her kadına sonsuz saygıyla... 
17 Kasım Dünya Prematüre günümüz kulu olsun...
Sultan Gedik
17 Kasım 2015, Istanbul...

25 Kasım 2015 Çarşamba

Müjde, Müjde Bezden Kurtulduk Biz de...

Müjde Müjde size,
Bezden kurtulduk bizde,
Şimdi başladı wc ziyaretleri,
Erkek anası olarak anladım boş pet şişenin ehemmiyetini :)

2 yaşında bezi bırakma deneyimlerimiz olmuş ama başarısız olmuştuk. Uzun süre denedik ama yok.. Olmadı, başaramadık... Böyle durumlarda tuvalet eğitmine bir müddet ara verip; unutturup daha sonra tekrar denemek gerekmiş. Bizde öyle yaptık. 

2 ay sonra tekrar denedik Elif Tanem başarı ile eğitimini tamamladı, yaklaşık 2 ay sonra Emir ve Ömer bezden kurtularak Mayıs ayı itibariyle bez defteri kapamış bulunduk efendim. Çok şükür bin şükür :) 


Bendim dimi " Allah'ım bezden bir kurtulsak" diye dualar eden; hatta blogda yazıp Mayıs ayında bu işi bitireceğiz diye deadlinelar veren.Ne kadar da heyecanlıydım oysa. Başıma geleceklerden, ortak kullanılan wclerde yaşayacağım hijyen krizlerinde habersizdim :) 
Girmediğimiz, görmediğimiz WC kalmadı. Üstelik birinin çişi gelince üçünün de tuvaleti geliyor. Hadi evdeysek sorun yok ama dışarıdaki wcleri siz düşünün... Gezmeye diye gidip tuvaletlerden çıkamıyorum. 


Dışarda tuvaletlerini yaptırıken çok gıcık bir anneyim,kendimi kendim izlesem tek kelime ile "gıcık" derim. "Sakın yavrum hiç bir yeri ellemiyorsunuz", "ellerinizi hiç bir yere sürmek yok", "oğlum ben sana ellemeyeceksin demedim mi", "yavrum kapı kolunu niye tutuyorsun", "yok valla ben laf anlatamıyorum" edaları ile çişleri yaptırıp; ellerini yıka kurula, ikinciye geç sonra üçüncüyü yıka o arada ilk yıkadığın yavrun pis bir yeri ellemişse onun ellerini tekrar yine yıka :) sonra ben trilaylaylimmmm.

Taaaa çocuklar el kadarken e-bebekde indirimden lazımlık almıştık :) ilk başlarda lazımlık ile başladık. Çiş-kaka*3 çocuk olunca klozete döktüğüm çişin, temizleğim lazımlığın sıklığını siz düşünün. Kendi evim olsa şu Koçtaşlarda gördüğümüz ufak klozetler var ya alıp koydururdum. Lazımlıktan yavaş yavaş klozete geçtik. Önceleri lazımlıktan klozete geçmek istemediler. Ama büyükler buraya yapar,siz de kocaman abi abla oldunuz büyüdünüz telkinleri ile alıştılar.


Aman ne farkı olacak diye aldığım dandirik oturma aparatı çocuklar kaka yaparken uzun süre oturup plastiği bacaklarını kesti. Canları yandı klozete oturmak istemediler. Misafirlikte gördüğümüz ve denediğimiz Pepee markalı 30 tl tutarlı oturma aparatını aldık çok mutlu oldular , seve seve kullanıyoruz:)






Tuvalet eğitimi sonrası bana kalan tek görev her defasında kaldırıp klozete oturtmak. İkea yükseltici koysam da kendi başlarına oturup kalkamıyorlar. Üçünü kaldır koy, indir al yoruluyorum derken, internette basamaklı klozet aparatını buldum. Öyle sevindim ki, yorumlarda genelde olumluydu e-bebekden sipariş ettim. Ama sonuç büyük hayal kırıklığı oldu. Her ne kadar tasarım süper olsa da.Sağlam değil. Merdiveni sallanıyor. Çok kısa sürede bir parçası kırıldı, kullanamadık. Boşuna para vermiş oldum :)


Bu arada erkek çocuklarının doğasında mı geliyor ayakta işemek? 
Gördükleri, örnek alacakları kimse olmamasına rağmen Ömer de Emir de ayakta yapıyorlar çişlerini. 
Her ne kadar engelmeye çalışsam da önleyemedim. 
Dışarıda tuvalete girdiklerinde hijyen açısından avantaj ama sağlık için aslında ayakta yapmaları önerilmiyormuş. 

Bir de pet şişe olayı var :)) Erkek analarının kurtarıcısı. Ne zaman dışarı çıksak çantada mutlaka boş şişem oluyor. Ömer'ciğim sağolsun Yazımın başında da yazdığım gibi "erkek anası olarak anladım boş pet şişenin ehemmiyetini ":)



Şimdi efendim bez bıraktırmanın bazı kuralları denenmiş başarılı olmuş bazı hikayeleri var. Şöyle ki:
  • Çişi, kakası geince tuvalete yapan çocuğa ödül olarak sevdiği karakterli sticker yapıştırılması
  • ilk günlerde her 15-20 dakikada bir çişi olup olmadığını sormak
  • Bir arkadaşım oğluna en sevdiği Şimşek Mcqueenli külot alıp, "bu külotdan sadece bir tane var sakın altına kaçırma " diye tembih ediyor. Yavrucak en sevdiği külotu ıslatmamak için extra ihtimam  gösteriyor 1 günde bezi bırakıyorlar :)
  • Klozet aparatının iyisinden alın ucuz olanlar kaka yaparken uzun süre oturunca bacaklarını acıtıyor.
Bezden kurtulduk, tuvalet eğitimimizi bitirdik. En büyük hayallerimden biri geçek oldu :) Darısı öncelikle üçüz, ikiz annelerimin ve tek bebeli annelerimin başına. Gerçekten çok güzelmiş aynı reklamlardaki gibi duymak o sesi, "Annnnnnnnnneeee bitti"

11 Haziran 2015 Perşembe

Yaş 3,5...

Emir & Elif  & Ömer
Yaş 3,5 Yolun neresi eder bilmem ama en tatlı yerindeyiz o kesin...

Ömer & Elif & Emir'im doğalı 3,5 yıl olmuş...

3 küçük melek doğalı, bir bedende 4 can için atan kalbimin; başka 3 bedende atmaya devamının, hayatın anlamının, zorluklarının, nimetlerinin tamamen değiştiği, eski benin bugün yolda görse bugünkü beni hiç anlayamayacağı 3,5 yıl geçmiş.
Onlardan önceki hayatım ile bugünkü hayatım arasındaki farkı düşünecek vakit bile yok :) Hatta öyle bir annelik ki yaşadığım; başıma gelenlere üzülmeye , düşünmeye vaktim kalmıyor, he depresyona girmek mi o zati büyük lüks ben adam gibi grip bile olamıyorum :)
Öyle öyle öyle tatlı oldular ki, öyle akıllı....
Bebeklik dönemimiz artık bitti. Karşımda artık 3 çocuk var, üç birey :) Üçünün de huyu suyu, sevdikleri, sevmedikleri farklı. Hele oğlanlar iki ayrı kutup. Elif Hanım prenses, annesinin yaka iğnesi. Ben varsam sürekli yanımda, kucağımda. Üstelik tut elinden çık devri aleme arkadaş olur sıkıntısı olmaz. Ömercik'e gelirsek lokumum, duygusal, tatlı haylazım. Ne benim üzülmeme dayanır ne içindeki haylazlığı durdurabilir bazen. Sevsin öpsün; sevilsin, öpülsün... Üstelik çikolata aşığı;bu huyunu tartışmasız benden almış :) Gelelim Emir Efendi'ye "ne tadından yenir ne tuzundan" diye tabir ediyorum onu. Dünyanın en güzel gülen çocuklarından biri Emir'dir herhalde, ama en çok ağlayan her istediğini ağlayarak halletmeye çalışanı da o :) Hem kendine çok güzel oyunlar kurar, arabalarıyla çok keyifli zaman geçirir, hem tutturmuşsa gözü hiç bir şeyi görmez.

Çocuklar büyüdükçe hayatın her döneminde olduğu gibi bir konu artık sıkıntı olmaktan çıkıp çözülürken bir diğeri başlıyor. Bebekken biberonu bırakacağımız günler yüz yıl sonrası gibi gelirken, ek gıdaya geçince kendi kendilerine yemek yemeleri büyük hayaldi. 2 yaşına kadar emzirmiş bir anne olarak memeden nasıl keseceğim en büyük derdimden, 2,5 yaşında olmazsa olmaz 3 er 5 er yedekli emzikleri bıraktık. 


Bebeklik dönemlerinde sadece doktor kontrolü için en az üç yetişkin ile evden çıkabilirken, yürümeye başladıklarında iki kişi yeterliydi. Tek başıma çocuklarla bir yere gitmek o dönem için olabilecek en büyük hayaldi mesela şimdi arabaya binip gitmek istediğimiz yere gidiyoruz hafta sonları. 


Ben çocuklarımı 4-5 aydan sonra sallayarak uyuttum. Ana kucağı, salıncak yada ayaklarımda sallayarak. Kendi kendilerine uyuyacağı günler ne kadar uzaktı. Kreşte öğle uykularında sallanmayı bıraktılar önce sonra  yavaş yavaş gece uykularında sallanmayı bıraktık. Şimdi sallanmadan masal dinleyerek uyuyorlar. 


Elif kıyafetlerini kendisi giyinebiliyor, seçme konusunda ve istediklerini giyme konusundaysa üçünün de üstlerine yok. Oğlanlar gömlek - papyon delisi :) Elif kışın tayt dışında bir şey giymedi şimdi ise etek - elbise giymeden çıkmıyor.

Ve'l hasıl zaman geçiyor. Geriye bakınca  öncesinde dert ettiğim şeylerin zamanı gelince kendisinden çözüldüğünü görüyorum. Her şeyin zamanı var demeyi ve o zamanını beklemeyi öğreniyorum.  Bundan 3-5 yıl sonra kucağımda durmayacaklarının farkındayım. Ama ben kucağımdan indirmiyor dakika başına milyon kere öpüyorum, kokluyorum. 5-10 yıl sonra onlar bensiz plan yapmaya can atacaklar biliyorum ama bugün onlarsız plan yapmıyorum. 

Binlerce şükür olsun ki yavrularım da sağlıklı, akıllı, merhametliler. Sahip olduğum değerler ile yetiştirmeye çalışıyorum. Maddi imkanlarım kısıtlı istedikleri yada istediğim her şeyi alamıyorum ama bunu sonsuz sınırsız sevgim ile kapatmaya çalışıyorum. Para ile alabileceklerimden çok gönlümün zenginlikleri içinde büyütmenin derdindeyim. Büyüdüklerinde alamadığım oyuncak, kıyafet vs neyse hatırlamaları yerinde büyük sevgi, saygı ve merhametle büyütüldüklerini hatırlamalarını diliyorum. Emeğimi çocuklarımı bu şekilde yetiştirmeye harcamayı tercih ediyorum. Günü yaşıyorum, şükrediyorum. Önemli olan taşıdığım her kimliğin hakkını verirken vicdanımın rahat olması; anne kimliğimle de evlat kimliğimle de çalışan kimliğimle de. Elimden gelen, yaptığım yapabileceğimin en iyisi bu :)


Dualarımı kabul edip, yavrularımı önce karnımda sonra kucağımda ve ruhumda büyütmeyi nasip eden Rabbime şükür ediyorum.


Ömer & Elif & Emir'e hep dediğim gibi "büyüyorsunuz, büyüyorum."

30 Nisan 2015 Perşembe

23 Nisan, Neşe Doluyor İnsan :)

Emir & Elif & Ömer

Bayram olmasa da bu  fotoğrafa bakıp neşe dolmaz mı insan, gururlanmaz, binlerce kez şükretmez mi? 

Okuldaki törenlerinde çekilmişler. Okulumuz maalesef bizleri davet etmedi gösterilerine.  Hoş benimkiler beni görse eteklerimize yapışıp gösteri filan yapmazlardı o da ayrı da :)

Yaşlılar haftası nedeniyle okullarında büyük anne ve büyük babaları ağırladılar.Milletin evladı güzel güzel gösterisini yaparken benimkiler yapışmış ananeye al bizi götür buradan eve gideceğiz diye. Anane çocukların o kadar ağlamasına üzülüp canı sıkılıp döndü gösteriden :) Akşam Emir'e bugün ne yaptığınız diye sorduğumda "Ananeler Gününü" kutladık diyor. Emir ya Emir...

Neyse esas konumuza gelecek olursak dünyanın en güzel topraklarında, dünyanın en güzel bayrağı altında, çocuklara bayram hediye edilen tek ülkede dünyaya geldiler.Onların bizden beklentisine göre, bizim onlardan beklentimiz daha çok. Ötekileştirmeyen, öteki olmayan, merhamet ve vicdan sahibi, akıl ve mantık yolunda ilerleyen önce çocuk ve sonra bireyler olmaları dileğiyle.
 Yavrularımın ve tüm yavruların 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı Kutlu Olsun...

Her Anne Bir Gün 6 Numara Bez Kabusunu Yaşayacaktır :)

Bundan sonra daha sık yazmaya kendime söz verdim, blogumu takip eden, fikir edinen annelere yazmam gereken konular çoğaldı. Hadi Bez Konusundan başlayayım:

An itibariyle 3,5 yaşımıza bir hafta var.

Elif Tanem'in tuvalet eğitimi tamam; sıra  Ömer ve Emir'de. Mayıs ayı itibariyle bitireceğiz inşallah. Neden 3,5 yaşa kadar beklediğimize gelirsek, daha önceki başarısız denemeler, erken doğmuş olmaları, 2,5 yaş itibariyle hayatımızda olan büyük değişikliğin etkisi üzerine yeni bir travma olmaması adına beklememiz gerektiği, 3 yaşın kış aylarına geldiği gibi nedenlerimiz var sanırım biraz da bu konuda tembeller :)

Analık hakkıma elimin 3,5 yıldır b*kdan çıkmıyor olmasının eklenmesini talep ediyorum :))) Kaç yün bin milyon kez alt açtım yıkadım bilmem. Artık eşek kadar olduklarından kaka yaptıklarında yıkamak da zor. Umutluyum Mayıs'da bu iş tamam inşallah :)


Çocuklara hep Ultra Prima Premium Care bebek bezi kullandım. Çok da memnun kaldım, kızartmadı, sızdırmadı. Ne zamanki 5 numara artık sıkmaya başladı 6 numaraya geçmemiz gerekti o gerçekle karşılaştım 6 numarası yok :))) 


Ultra Primanın  Aktif Bebeğinde 6 numarası var ama o da küçük nerdeyse 5 numara Premium Care ile aynı.


Can BeBe nin 6 numara bezi var, hemde Aktif Bebeğinde 6 numarasına göre çok daha geniş ama emici değil çişler dışarı çıkıyor.


Molfixin 6 numarası var bunların içinde en iyisi ve genişlik v emicilik anlamında iş göreni. 


Efendim biz Molfix 6 ile günlerimize devem ederken misafirlikte bezim bitince arkadaşım Huggies 5 numara kullanmak zorunda kaldım. İyi ki de zorunda kalmışım:)


5 numara bezden 6 numaraya geçecek olan annelere ısrarla öneriyorum: Huggies 5 numara Erkek ve Kız. 



Bir kere 5 numara olmasına rağmen yeteri kadar geniş sıkmıyor, kızartmıyor. gayet emici dışarı çıkmıyor. Bezin üzerindeki Minnie ve Miki resimleri olayı daha keyifli kılıyor :)


Bu arada malumununuz yaz tatilinde bez tüketimi artıyor. Denize gir - çık bezler popoda uzun süre kalamadığından çok hızla tükeniyor.

Tatil yerinde bezleri bitince Baby Starın 5 numarsını bulabilmiştm. 

Bez hem geniş ve hem ucuz, tatilde bütçe için yararlıdır :) 

Marketlerde diğer 6 numaraları bulamazsanız alabilirsiniz günü rahatlıkla kurtarır.



* Bu arada ısrarla ve ısrarla öneriyorum bebeklerin altını yıkarken ve silerken marketlerde satılan kullan at eldivenlerden kullanmayı unutmayın.


En kısa sürede bezsiz günlere geçmek de en büyük dileğim :)
Sevgiler,
Sultan


5 Şubat 2015 Perşembe

tatil, deniz , güneş, kum - - - - Ömer & Elif & Emir

 YAZA AZ KALA, YAZ TATİLİ YAZIM :)

Ne kadar uzun zaman oldu yazmayalı, yazamayalı. Uzun süre yazı yazamamış olmamın çok geçerli nedeni var ama konu keyifsiz. Az daha vakit geçsin onu da yazarım herhalde  ama şimdi güzel anılardan bahsedelim.




Yazamadığım zaman süresinde yazıp paylaşmam gereken en önemli konulardan biri yaz tatilimiz :)))
Bu sefer geçen seferkinden farklı olarak çok daha kısa sürede organize edilip karar verilmiş, çok daha ucuza getirilmiş, çok daha keyif alınmış bir tatil geçirdik Erdek Ocaklar Köyünde.

Malumunuz benimkiler su kuşu. At suyun içine kalsınlar akşama kadar. Suyu, denizi çok seviyorlar. Durum böyle olunca çocukları denize sokmadan yazı bitirmeye gönlüm el vermedi. Geçen yaz itibariyle arabamız olmadığından, İstanbul'a yakın, 3 çocukla otobüsle gidip gelinebilecek yerleri araştırmaya başladım. Tekirdağ, Kocaeli, Kefken, Kerpe, Erikli derken bir yakınımızın her yıl gittiği Erdek, Ocaklar köyü alternatifi belirdi. Erdek'in havasının astım hastalarına iyi geldiğini duymuştum. Tam bu sırada Ömer'im de çok ağır bir astım atağı geçirip,doktorumuz Erdek'in havasının iyi gelebileceğini söyleyince Erdek'e gitmeye karar verdim.
Erdek - Ocaklar köyü; Erdek Otobüs garından kalkan minibüslerle köye varmanız yaklaşık 10 dakika sürüyor. İstanbul - Erdek otobüsle yaklaşık 5 saat. Konaklama  için pansiyonlar  yada köylüler evlerini gecelik kiralanıp ev ortamında konaklanabiliyor. Minibüsten iner inmez sizi karşılıyor ev sahipleri, ve sahil yol boyunca da büyük  pansiyonlar var. Ev yada oda hangisini tercih ederseniz tutmak kolay.
Ocaklar köyü hala "köy" tadında. Bir kere çok ucuz bir yer. Büyüğünden küçüğün en az 10 tane market var. Evde yapacağınız market harcamasını tatilde yapıp sadece konaklama masrafı ile güzelim denizin tadını çıkarabilirsiniz. Sahil yolu kenarındaki kafelerin, marketlerin de fiyatlarına "tatil yeri" pahası eklenmemiş.  




Denizi çok temiz  ve sığ. Deniz kenarı kumsal, tam çocuklu aile tercihi yani :) Hani geçen yıl bebeklerle gitmek için yana yakıla aradığım denizden  Çok dalgalı olduğu günlerde yosun yada deniz anası geliyor ama bir kaç saate temizleniyor. Zaten çocuklarla kıyıda deniz kenarında vakit geçirdiğimizden hiç sıkıntı yok.



Gelelim tatilcilere; genelde çocuklu aileler. Bursa ve Balıkesir'den gelen tatilcisi çok. Kadınların tek başına rahatlıkla tatil yapabileceği bir mekan olduğundan. Genelde iki arkadaş anne çocuklarıyla, eltiler yada arkadaşlar  vardı tatile alıp çocuklarını gelen.  Tüm gün deniz kıyısında geçirince içimiz kıyılınca yan şezlongdaki aile gözleme ikram ediyor, sen bebelere dondurma almaya gidince tüm çocuklara alıyorsun, dalga gelip eşyaları götürecekse kimin bakmadan toplamaya çalışıyorsun, güneş kremi sürülmemiş çocuk varsa annesinden izin alıp yanmasın diye sürüyorsun, böyle bir garip iyilikler görüyorsun aaa insanlık ölmemiş diyorsun.  Ego yok, kapris yok tek dert var hazır gelmişken kafa dağıtalım.

Tatilin ilk günü kahvaltı sonrası  11 gibi denize gidip 2 gibi döndük bir şey anlamadık, 2. gün öğle uykusu ve yemek sonrası 4 gibi denize gittik yine olmadı. Ve madem 3-5 günlük tatilimiz var öğle uykusunu bir kaç günlüğüne pas geçebiliriz kararını vermemizle başladık tatilden keyif almaya :)

Öğlen 12- 13:00 gibi vardığımız sahil kenarında akşam 5-6 ya kadar kaldık. He daha da çıkarmasak hiç sorun yok kalacaklar. Üstelik hani öğle uykusu uyumadıklarına ve tüm gün denizde yorulmalarına rağmen "dur bakalım kaçta sızacaklar" sorusunu da gece 23:00'e ben zorla uyutana kadar uyumayarak güzelce yanıtladılar. Yok benimkilerin öğle uyumasa akşam erken uyuma hiç uyutmazsam sızma huyları yok, olmuyor olamıyor. 

   

Yemeği tuttuğumuz apart evde annem pişirdiğinden sıkıntımız olmadı çocuklara  temiz temiz ne yedirdiğimi bilerek, bol bol yaz meyveleri ile destekleyerek sıkıntı yaşamadım. İkiz arabamızı elden çıkarmıştık. Giderken tek kişilik bebek arabamızı almıştım yanımıza.  Arabaya iki çocuk + elimizdeki tüm çantaları yükleyerek arabanın canına okuduk. 

  


TATİL SONRASI ÜÇÜZ ANNESİ ÖNERİSİ:
  • Otobüs yolculuğu çocuklar giderken sabah 6 otobüsüne almıştık süper kararmış, aç olduğundan midesi bulanmıyor, sıcak rahatsız etmiyor otobüs tenha oluyor. Dönüşte 13:30 otobüsüne almak büyük hataymış bir daha gidersem de dönersem de sabah erken saatlerde.
  • Huggiesin mayo bezlerini bir iki kez kurutarak giydirebilirsiniz. Denenmiştir yıpranmıyor :)
  • Bebek arabası şart.
  • Az  kıyafet, mutlaka sırt çantası.
  • Aşağıda görmüş olduğunuz oturma yerinde çapraz bantı olan deniz simiti süper. Çocuk dengede kalıyor, diğerlerini kullanamadık devriliyor içince. Bu simit ile  kendi başına da su üstünde kalabiliyor. ( Happy Center - marketten aldım.)

Bu arada elbette çocuklarımla beraber bu güzel tatili geçirebilmemizin kahramanı annem ve kardeşim.  Başta annelik ve anneannelik yükü tatilde de olsa değişmeyen, azalmayan annem, yedirdi, yıkadı, çekti çevirdi bizi. Aslıcık teyzemin çocuklardan bir an ayrılmadı sürekli ilgilendi. İkisine de sonsuz teşekkürler.
Bir de unutmadan geçen yıl verdiğim tatil listesi vardı: onun linki de bu yazımda( http://caniminucu.blogspot.com.tr/search?q=tatil)  şimdiden aklımızda olsun yaza ne kaldı ki şunun şurasında :)

Sevgiler,
Sultan